29 Kasım 2013 Cuma

Kafamdaki kızgın kedi

Farkettim ki, insan sinirliyken daha kolay yazabiliyor. Ya da üzgünken, ya da öfke doluyken. Çok garip. Negatif duyguların insanda bu şekilde yaptırımda bulunması, çok ilginç. Belki mutlu ya da sevinçliyken de öyle oluyordur. Ben öyle zamanlarda yazmak gereği duymadım şimdiye kadar. Belki de öfke ve kızgınlık o kadar büyük bir enerji oluşturuyor ki, bunu bir şekilde dışarı vurmak istiyor insan.
Ya avaz avaz bağıracaksın (yani ben) ya da bu duyguları bir şekilde içinden çıkaracaksın. Kızgın veya öfkeliyken ya da umutsuzluktan doğan bir üzüntü içindeyken hep içimde biri kitap okur sanki. Sanki elimde bir kalem olsa, ya da bir iç ses kaydedici olsa hemen oracıkta bir kitap tamamlayabilecekmişim gibi. Şimdiye kadar düşünüp de yazmadığım, bilim kurguya yakın, gerilim filmlerini aratmayacak abuk subuk o kadar şey var ki. İçleri öfke, kızgınlık, üzüntü, pişmanlık ve göz yaşı dolu olan.
Çok komik geliyor, tabi üstünden zaman geçince. O an ise yıkıcı, kavurucu, hatta zarar verici.
İnsanın düşüncelerinden korkması çok tuhaf. Bazen, bir an öncesini hatırlayıp, 'bunu ben mi düşündüm, aman Allah'ım' demek bile çok ürkütücü. Kontrolsüzlük korkutucu ama bir o kadar da baştan çıkarıcı.